USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KİME AİDİZ?

29-04-2023

Merhabalar.

Daha edebi yazmayı sevmekle birlikte gelen maillere öncelik vereceğim sözünü sunmuştum. Ve şu an sözümü tutup “yurt dışında kendin olarak var olabilmek mümkün mü?” sorusunun cevabını genel pencereden sunmak istiyorum:

Bir cenin için en konforlu yer ana rahmidir. Kendisini oraya ait hisseden cenin; büyür ve artık ana rahmine sığamayacak donanımlara sahip bedensel özellikler geliştirir. İlahi sistemin muhteşem işleyişi ile yeni bir alana doğum başlar. Bebek, bu doğumla ilk aidiyet duygusunu ebeveyni ile geliştirir. Doğduğu aileye ait hissetmesi fiziki ve çevresel faktörlerin iyileştirilmesiyle sağlanır. Bu süreç içerisinde bebek kendini anneden ayrıştıramaz. Annenin bir uzvu olarak görmesi ortalama altı ayın sonuna kadar devam eder. Altı ayın sonunda, tekrar bir evre gerçekleşir ve kendini dış dünyanın bir parçası olarak görmeye başlar. Bebeğin aidiyet duygusunu kazanabilmesi ve sürdürebilmesi için ana rahminden ana kucağına, ana kucağından da dış dünyaya doğması gerekir. Toplumla etkileşim kurdukça bir aileye, dine, millete, ülkeye ait hisseder.

Aidiyet duygusu; insanların bir amaç için birlikte çalıştıkları ve kendilerini o topluluğun bir parçası olarak hissettikleri duygusal bir bağdır. İnsanların duygusal refahı ve psikolojik sağlığı için bir aileye, millete, kültüre, dine ait olması ve hissetmesi gerekir.

Peki, insanoğlu için bu kadar mühim olan bu duygu başka bir ülkede nasıl korunur sizce?

Aylar önce dinlediğim bir röportajda hanımefendi 20 yıl yurtdışında yaşadığını ve bulunduğu ülkeye ait hissetmediğini ancak kendi ülkesine döndüğünde ayaklarının yere sağlam bastığını ifade etmişti. Şu an ki bakış açımla buna katılmamakla birlikte hak verdiğim yerler de var.

Yabancı bir ülkeye taşınmak aidiyet duygusunu hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum kişinin yaşadığı deneyimlere, kendi kişilik özelliklerine ve taşındığı ülkeye bağlı olarak değişebilir. Taşındığı ülke kültürüne uyum sağlamakta zorlanan bir kişi bu kültür şoku ile aidiyet duygusunu kaybedebilir. Dil bariyerleri, sosyal normlar, dini tutumlar ve kültürel farklılıklar kişinin kendini yalnız hissetmesine sebep olabilir. Bu durumda kişi kendini hem kendi ülkesinden hem de yeni taşındığı ülkesinden uzaklaşmış hissedebilir. Bu uzaklaşma bulunduğunuz ülkenin şartlarına göre de değişiyor tabi kimi yerlerde ırkçılıkla karşılaşırken kimi yerlerde daha medeni tavırlara şahit olabiliyorsunuz.

Sizce bu durumu geliştirmek ve avantaja çevirmek, bu olumsuz şartlara rağmen var olabilmek mümkün değil mi?

Bence mümkün.

İlk olarak yeni bir ülkede yaşamaya karar vermeden önce iyi bir araştırma yapmak önemli bir etken. Kültürel farklılıklar, hukuk sistemleri, dil engelleri, dininizi özgürce yaşayabilme gibi konularda bilgi sahibi olmak uyum sağlama sürecini kolaylaştırır. Bu uyum beraberinde farklı kültürleri keşfederek, yeni deneyimler edinerek, yeni lezzetler tadarak, başka ülkelerin tarihi geçmişlerini gözlemleyerek, yeni hedefler koyarak yaşamınızı zenginleştirir ve size yeni aidiyet duyguları kazandırır. Artan kişisel zenginliğiniz dünya hakkında daha geniş bir perspektif kazanmanıza yardımcı olur.

Ve benim çok mühim gördüğüm bir unsur var ki o da kişisel olarak gelişmenizi sağlayacak birçok zorlukla karşı karşıya kalmanız; problem çözme becerilerinizi geliştirmenize, potansiyelinizi keşfetmenize ve daha esnek olmanıza yardımcı olarak kendinize olan güven duygusunun da pekişmesine katkı sağlar. Konfor alanınızdan çıktıkça potansiyelinizin genişlediğini görmek; yeni insanların, farklı bakış açılarının, olanakların var olduğunu görmek ise inanın muhteşem bir duygu.

En sık sorulan soru belki de farklı bir ülkede kendi özümüzü nasıl koruyabileceğimiz ve bunun mümkün olup olmadığı. Bu da gittiğiniz ülkeyi o ülkede yaşayacağınız şehri iyi belirlemekle orantılı. Siz ne kadar isterseniz isteyin yerleşmeyi planladığınız ülke sizi manipüle etmeye, yok etmeye, dini değerlerinizi yok saymaya odaklanan bir ülkeyse bu bahsettiklerimi yaşamanız neredeyse imkânsız.

Farklı bir ülkede kendi kültürünüzü yaşamak istiyorsanız o ülkede sizinle aynı milletten, dinden ya da dilden insanların var olması bulunduğunuz yeri benimsemenizi de kolaylaştıracaktır.

Ülkenin farklı milletlere olan tutumu, saygısı, sunduğu haklar sizin özgürlüğünüzü de şekillendiriyor.

Fakat siz özgürlükçü bir ülkede var olmak istiyorsanız sizin de farklı görüşlere, inanışlara, milletlere saygı duymanız hatta olumlu özelliklerini almaya açık olmanız bence bu isteği de gerçekçi ve samimi kılıyor.

Şimdi en başa dönelim. Düşünün ki önce ana rahmiydi ait olduğunuz yer sonra nasıl da genişledi ta ki bir ülkeye ait hissettiniz, bir dine, bir ülkeye. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Perspektifiniz değişiyor, dünyaya ait olduğunuz fikrini geliştiriyorsunuz. Sonra yelpaze daha da genişliyor. Kâinata ait hissediyorsunuz ve o son nokta var ki aslında sadece sizi yaratan o eşsiz yaratıcıya ait olduğunuzu idrak ediyorsunuz.

Asıl mesele de bu değil mi?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?