Şeyh Edabali, Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazinin kayınbabasıdır.
Ve o dönemin en önemli din ve kanaat önderlerindendi.
Osman Gazi, devlet kurma aşamasına geldiğinde, Şeyh Edabali’ye danışır…
Şeyh Edabali, tarihe altın harflerle yazılacak Nasihat ve Vasiyette bulunarak, Osman Gaziye devlet kurmasına onay verir…
Nasihat çok uzun, ben bir bölümünü siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Umarım bu vasiyet ve nasihatlerden hepimiz kendimize düşen dersi alır ve ona göre hayatımıza bir çeki düzen veririz…
Oğul;
“İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Hırsımız, bencilliğimiz…”
Dünya bir garip han, bir hoyrat mekan,
İnsan bir garip varlık kabına sığmayan…
Hayat bir yudum su, bir anlık rüya…
Ömür bir kısa yol tekrarı olmayan…
Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek.
Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın ha kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın.
Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın.
İşlerini ehil kişilere danışarak tutasın, danışırsan yol alırsın, danışmasan yolda takılıp kalırsın oğul.
“Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgarında savrulup gidersin.”
Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun, bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun.
Aklını kullanıp dünyadayken cennetin kapılarını aralayasın oğul.
“Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın, azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil, her işin gereğini vaktinde yap!”
Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerektir.
Sabırsız olmaz oğul.
Sabırsız menzile varılmaz. Kaf Dağı’na sabırsız ulaşılmaz.
“Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır.” Şunu da asla unutmayasın: “Her şeyin vakti tayin edilmiştir. Vaktinden önce öten horozun başı kesilir.”
“Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme.”
“Ananı, atanı say; bereket büyüklerle beraberdir!”
Ana çile yumağıdır, oğul dua kaynağıdır. Ana yüreği narin bir ipek, ata bileği Hakk’ın diktiği en sağlam direktir.
Ne ananın ince yüreğini yakasın, ne de babanın kapı gibi bileğini kırasın oğul.
Yarın yuva kurduğunda ocağınla onlar arasında köprü olasın. Ana ve ata düşmemek için sırtımızı dayadığımız duvardır, yarın duvar yıkıldığında kıymetini anlarsın.
“Sevildiğin yere sıkça gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz. Düşmanını çoğaltma, haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki; atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!”
Her şeyin ortası makbuldür, sevginin de.
Sevdiğini gereğinden fazla sevmeyesin. Sevgini de, sadece yüreğinin eline vermeyesin.
En çetin imtihan “sevgi”yle olanıdır. Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep tacını başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir.
İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı,
İyiliğe iyilik her kişinin kârı
Kötülüğe iyilik de, er kişinin kârıymış oğul.
Ve oğul; düsturun “ İnsanı Yaşatki, Devlet Yaşasın…” olsun…