USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KUZİNE Mİ?

10-05-2021

Hayat her zaman gerçekten yeniliklere ve sürprizlere açıktır…

Geçtiğimiz yıl İzmir Büyük Şehir Belediyesinin yaklaşık 100’e yakın konser organizasyon işini yürüttüğümüz sıralarda tanıdım Ulvi abiyi.

Kendisi derya gibi donanımlı ve bilge biri…

Kendisini tanımakla ve aynı masada oturup sohbet etmekle kendimi çok şanslı görüyorum.

Esas mesleği hukukçu…

Halen, profesyonel mesleği olan avukatlığın yanında;
İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanlığı,
İzmir Milli Kütüphane Derneği Başkanlığı,
İzmir Kent Kültürü Ve Gelişimi Platformu Başkanlığı,
Türkiye Avukatları Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği ve

Türkiye Barolar Birliği İzmir Delegeliği görevlerini sürdürüyor.

Sosyal medyasını da güçlü kullanan Ulvi PUĞ abinin, çok güzel makaleleri de var… Geçenlerde yine güzel bir makalesini okudum.

Kendisini arayıp makalesini kendi köşemde yayınlamak için izin istedim. “Tabi seve seve gazetende yayınlayabilirsin.” Dedi.

E hadi o zaman; Okuyalım bakalım ne yazmış üstat;

Kızımla sohbet bana her zaman ayrı bir keyif verir. Bir Pazar günü kızımla konuşuyorduk. ” Babacım!” dedi ” Sen beni küçükken kollarının üstüne yatırıp bütün evde uçak gibi gezdiriyordun ya, işte ben o zamanlar kendimi hep gerçekten uçuyor sanıyordum. ”

” Tabii gerçekten uçuyordun kızım!” dedim” Abin de beni hep ajan zannediyormuş. Çocuklar ne hissediyorlarsa bence hepsi gerçektir.”

” Ben uçarken çok mutlu olurdum.” dedi kızım ve merakla sordu; “Sen küçükken en mutlu olduğun anını hatırlıyor musun?”

Bir anda 55 sene öncesi bir Pazar sabahı canlanıverdi gözümde.

Kuzinenin sesi, sıcaklığından önce yayılmıştı odaya. Ardından; gündüzleri ailemizin oturma odası olarak, akşamları ise iki ağabeyimle birlikte, üç erkek kardeşin yatak odası olarak kullanılan 15- 16 metrekarelik küçük odaya sıcaklık da yavaş yavaş yayılmaya başlamıştı.

En sevdiğim sabahlar, Pazar sabahlarıydı. Çünkü Pazar sabahları hep beraber kahvaltı yapardık…

Hafta içi babamız erkenden işe giderdi. Çoğu zaman 6 kilometrelik yolu yürüyerek gittiği için iş arkadaşlarından daha erken evden çıkardı babamız ve aynı gerekçeyle daha geç dönerdi.

Ama Pazar günleri bir başka olurdu. Babamız da evde olduğu için, evlenen ablamız dışında bütün aile bir arada olurdu.

Kuzinede yanan odunların çıtırtısına, üstündeki çaydanlıktan çıkan ve sanki;” Ben artık demlendim!” diye bağıran bir kaynama sesi ve kızarmış ekmek kokuları eşlik etmeye başlamıştı.

Kızarmış ekmek kokusu nedense bana hep odayı daha da sıcak hissettirirdi. Biraz sonra yataklar toplanacak ve yemek zamanları dışında, iki kanadı kapalı olarak köşede duran masa uçmaya hazır bir kuş gibi kanatlarını açıp, küçük odanın ortasına kurulacaktı.

Acaba annem pişi de yaptı mı diye düşünürken annem geldi yorganımı açtı ve beni kucakladığı gibi babamın yattığı soğuk odaya götürdü. Odanın soğukluğu ile annemin sıcaklığı birbirlerine meydan okurken, annem ;” İbrahim!” dedi ” Bak sana küçük bir pehlivan getirdim. “

Babam yattığı yatakta sağ eliyle yorganı açarken sol kolunu yatman için bana uzattı. Babamın koluna başımı koydum. Annem yorganı üstümüze örterken; ” Çay hazır.” dedi ” Biraz sonra bu küçük pehlivanı al gel.”

Babama sarıldım. Odanın tüm soğukluğu güneşte eriyiveren karlar gibi bir anda yok olmuştu…

“İşte kızı.m” dedim kızıma “Benim çocukluğumdaki en mutlu anım bu. Nedense bu an hiç aklımdan çıkmaz.”

Kızım, gözümdeki iki damlacığı sildi ve omzuma yattı ve;” Üzülme” dedi “ Ben sana bir kuzine alırım…”

“Peki ya, bizi asıl ısıtan şeyi, annemin ve babamın sıcaklığını ne yapacağız?” diyemedim.

Kızımın sıcacıklığına sarılarak ısınıp;

İlerde ” dedim kızıma saçını okşarken “Bana en mutlu olduğun anlardan birini anlat dersen, herhalde şimdi yaşadığım bu anımı anlatırım.”

Yüreğinizden sevgi, içinizden ümit, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?