15 Temmuz 2016 yılında kalleş ve hain FETÖ’nün darbe girişimine karşı ülkede yaşayan hemen hemen her kesimden halkımızın göstermiş olduğu kahramanlık destanı, sanırım yüz yıllar boyunca tarihimizdeki yerini alacaktır.
251 şehit ve binlerce gazimizle birlikte halkımızın tüm il, ilçe, belde, köy ve mahallerde direnerek püskürttüğü bu alçak darbe girişimin ardından geçen 4 yılsonunda, devletin birçok kademesinde FETÖ operasyonları yapıldı ve büyük bir oranda devletin içine sızmış FETÖ’cüler temizlenemeye başladı.
Bana göre gücünü ve varlığını büyük ölçüde kaybeden bu terör örgütü, maalesef hala varlığını ve etkisini koruyor. Özellikle siyasette…
Hiç kimse kusura bakmasın ama bütün siyasi partilere 30-40 yıldır sızmış bu örgüt mensuplarının siyasi ayağı ortaya çıkarılmayıncaya kadar, halkın nazarında FETÖ’yle mücadele konusunda başarıya ulaşmak pek mümkün görünmediği gibi, inandırıcılığını da yitirmiş oluyor…
Öyle ya, halkın büyük bir çoğunluğu şunu çok soruyor mesela; bu örgütün iş dünyasından bürokratına, silahlı kuvvetlerinden eğitimcisine kadar birçok alanda FETÖ’cüler temizlenirken, bu işin içinde olan etkili ve yetkili siyasilerden tek bir kişinin gözaltına bile alınmayışı, kamuoyunda bu mücadelenin bir ayağının eksik olduğu görüşünü oldukça güçlü kılıyor.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın FETÖ ile mücadele konusunda göstermiş olduğu olağanüstü mücadelede de yalnız kaldığı, yine kamuoyunda en çok konuşulan konular arasında…
Doğrusunu söylemek gerekirse kamuoyunun büyük bir kısmının bu konudaki düşüncelerine bende katılıyorum.
Evet, bu zor dönemde FETÖ’yle mücadele konusunda Sayın Erdoğan’ın elini güçlendirmeliyiz ama Sayın Erdoğan’ın da özellikle bu paralel devleti kurmaya çalışan ve varsa başta kendi partisi içerisinde bulunan üst düzey siyasileri, daha sonra da devletin tüm imkânlarını kullanarak diğer siyasi partilerde varlığını sürdüren FETÖ’cülerin üzerine cesurca ve kararlılıkla gitmelidir diye düşünüyorum…
Bide geçen 4 yıl içerisinde FETÖ’yle mücadele konusunda çok sayıda mağdur yaratıldığının altını kalın çizgilerle belirtmek isterim…
FETÖ’yü; ‘Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet’ şebekesi olarak değerlendiren Sayın Erdoğan’ın maalesef yargıda hemen hemen herkesi en üst seviyeden yargılandığını hatırlatmak isterim.
Yani eline silah almış ve halkına kurşun sıkmış bir FETÖ’cü ile gazetesine abone olan, bankasına para yatıran, yurdunda kalan, okulunda öğretmenlik yapan vs. gibi birçok kişinin de aynı kategoriye konulması gibi…
Dengeleri çok iyi ayarlamak, hak hukuk ve adalet çerçevesinde özellikle yargı mensuplarının gerçekten de bu konuda da çok adil davranmaları gerektiğine inanıyorum.
Siyasi ve maddi gücü olanların serbestçe ve özgürce dolaştığı gerçek FETÖ’cüler ile tamamen masumane yada çaresizlikten dolayı onlara bir şekilde bulaşan kesimleri iyi ayrıt etmek lazım…
Mesela; Ak Parti eski milletvekili Şamil Tayyar’ın ‘Bu ülkede FETÖ borsası’ var açıklamasını…
Şuan cumhurbaşkanlığı istişare kurulunda üye olan eski başbakan yardımcılarından Sayın Bülent Arınç’ın bir belediye başkanına ‘Parsel parsel Ankara’yı FETÖcülere verdin’ söylemini…
TBMM’de darbeyi araştırma komisyonunda ortaya çıkan sonuçların üzerine gitmek gibi…
Yada MHP lideri Devlet Bahçeli’nin FETÖ’nün siyasi ayağının mutlak suretle ortaya çıkarılması gerektiği yönünde defalarca görüşler açıkladığı gibi…
Sonuç itibariyle şunu ifade etmek isterim ki; bütün siyasi partilerde FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmadığı sürece bu mücadelenin her zaman bir ayağı eksik kalacak, faili meçhul olarak hafızalarımıza kazınacak ve maalesef kaybeden hep ülkemiz olacaktır…
Bir daha darbenin hiçbir şekilde ülkemizde konuşulmadığı, demokrasinin ve adaletin hakim olduğu bir Türkiye hayal ediyor, 15 Temmuz 2016 yılında canlarını ortaya koyarak darbeci FETÖ’cülere geçit vermeyen şehitlerimize yüce Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin… (AMİN)
