Batman Birlik Vakfı Şube Başkanı Hamdullah Tüzün’ün açılış konuşmasının ardından bir selamlama konuşması yapan Vali Canalp “Aynen bir insanın bedeninin olması gibi, belediyeciliğin de bir insan gibi, bir bedeni, aynı zamanda bir de ruhu var. Siz o bedeni ne kadar iyi inşa ederseniz edin, siz o bedeni ne kadar iyi donatırsanız donatın, eğer o bedene hükmeden iyi bir ruh yoksa, canlı, motive olmuş bir ruhunuz yoksa, çift ayak üzerinde yürüyen bir beden değil, tek ayak üzerinde yürüyen bir beden olursunuz. Belediyecilik de böyle” dedi.
Vali Canalp “Ekinliğimizin adı gönül belediyeciliği, belediyeciliğin ve gönül’ün kelime anlamını herkes biliyor. Ama ben size bir soru sorayım. En fazla yabancı dil eğitimi verilen dil, İngilizcedir, sanırım. Eğitim hayatınız boyunca hepiniz İngilizce eğitimi almışsınızdır. Tedrisatın içerisinde en fazla yer alan ders İngilizcedir. Bunu için ben size gönül kelimesinin İngilizcesini sorayım. Gönül kelimesinin İngilizce karşılığı nedir?
Bu salonda İngilizce cevap verecek olan var mı? Hiçbirinizin elinin kalkmaması normaldir. Hiç kimsenin cevap vermiyor olması da normaldir. Çünkü karşılığını bulmasınız. Aynı şiirler gibi… Bazen şiirleri bir dilde okursunuz, onun içindeki ruhu anında hissedersiniz ve yaşarsınız. Ama o şiiri başka bir dile çevirdiğiniz anda, o ruh kaybolur gider. Geriye sadece kelimeler kalır. Gönül kelimesi de böyle bir kelimedir. Gönül kelimesinin yabancı dillerdeki karşılığını bulamazsınız. O kelimeyi içinde yaşamış olduğumuz, kendi medeniyetimiz ihdas etmiştir. Bazen öyle olur ki, bu kelimenin Türkçesini tarif ediniz dense, kendimiz de bir tarif bulmaktan zorlanacağımız bir kelimedir. Peki, kelime bu kadar zorsa, bize hassa bu kelimenin gönül belediyeciliği ile ne olması gerekiyor? Eğer bu kelimeyi ihdas etmiş bir medeniyetin neferiysek, gönül belediyeciliğini de inşa eden gene bu medeniyetin insanları, sizler ve bizler olmak zorundayız. Belediyecilik dediğimiz zaman bir anda her şey değişiyor. Yani düşünün bugün 30-40 yıl öncesinin yönetim teknikleriyle yönetmeye kalkarsanız, bir şirketi, birkaç yıl içerisinde batırırsınız.
Aynı şey belediye için de geçerli. Yani siz, 30-40 yıl önceki yönetim teknikleriyle eğer belediyeleri bugün yönetmeye kalkarsanız. devlette iflas diye bir şey yoktur ama- belediyeyi de batırmış olursunuz. Dünyanın her tarafında olan değişimi özelikle de teknik değişimi çok iyi yakalamak gerekiyor. Altyapı uygulamalar, üstyapı uygulamalarını ve yeni uygulanan teknik gelişmeleri… Bunları bilmek, bilmek de yetmez ama aynı zamanda bunlarının hepsinin iyi bir uygulayıcısı olmak gerekiyor. Beşeri kapasitenizi sürekli diri tutmak gerekiyor. Personeliniz ve belediye yöneticileriniz her zaman için belli bir motivasyonu hissettirmeniz ve aynı zamanda da yönetimi altındaki insanlara motivasyonu net şekilde hissettirmiş olması gerekiyor. Teknik kapasitenizi, araç-gereç kapasitenizi dört dörtlük olması gerekiyor. Sürekli bunu yenilemeniz gerekiyor. Binalarınızı aynı şekilde hizmet gereklerine uygun şekilde sürekli donatmanız gerekiyor. Hizmet kapasitenizi yöneteceğiniz şekilde olması gerekiyor. Peki gönül belediyeciği dendiği zaman bunların dışında ne gerekiyor? Bunlar işin maddi boyutlar. Aynen bir insanın bedenin olması gibi, belediyeciliğin de bir insan gibi, bir bedeni, aynı zamanda bir de ruhu var. Siz o bedeni ne kadar iyi inşa ederseniz edin, siz o bedeni ne kadar iyi donatırsanız donatın, eğer o bedene hüküm eden iyi bir ruh yoksa, canlı motive olmuş bir ruhunuz yoksa, çift ayak üzerinde yürüyen bir beden değil, tek ayak üzerinde yürüyen bir beden olursunuz. Belediyecilik de böyle… Belediyeciliği de aynen böyle iki ayak üzerinde yürütmek gerekiyor. Bir tanesi maddi unsurlar, diğeri de manevi yapısı. O yapıyı da nasıl ki fiziksel yapıyı; binayı, personeli, inşaatı, donanımı araç ve gerecin nasıl ki dört dörtlük olması gerektiği, gibi aynı şekilde ruhunun da dört dörtlük olması gerekiyor.
Aksama olursa tek ayak üzerinde ne kadar yürüyebiliyorsanız o kadar yürüyorsunuz. Ama her ikisini de inşa ederseniz, her ikisine de gereken ehemmiyeti dört dörtlük verirseniz, isterseniz yürüyorsunuz, koşmanız gerekiyorsa da koşuyorsunuz. Sizi yürüten de koşturan da her iki ayağı beraberce her iki ayağı beraberce götürüyor olabilmektir. Genellikle hepimizin ihmal ettiği ayak, bu ikinci ayaktır. Değişik yerlere gittiğiniz zaman bir gözlemci sıfatıyla bakın, en çok görmüş olduğunuz şey bu iki ayaktan birincisine çok ehemmiyet veriliyor olması, ikinci ayağın da hep aksayacak şekilde devam ediyor olmasıdır. Gönül belediyeciliği dediğimiz zaman anlamanız gereken hususlardan bir tanesi kapsamı dört dörtlük olması gerekiyor.
Yani toplumda sizin hitap etmiş olduğunuz kitle, eğer 450 bin nüfuslu bir belediyenin başkanı veya başkan yardımcısı iseniz, şube müdürü, şefi, memuru ya da temizlik işçisi iseniz sizin 450 bin insana hizmet olduğunuz şuurunu her zaman yaşamanız gerekiyor. Arada nadir olarak tarif etmiş olduğumuz gruplara da çok daha özel bir ehemmiyet göstermeniz gerekiyor. Nedir onlar; gençler, çocuklar, yaşlılar, engelliler, kadınlar ve bazen de genç kızlar. Bunları da nadir gruplar olarak görüp, özelikle de bu kesimler yönelik vereceğimiz hizmetlerde daha da ehemmiyetli olmamız gerekiyor. Canlı bir örnek vereyim sizlere, önümüzdeki haftadan itibaren Batman’da 40 kişiyi daha istihdam edeceğiz. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bünyesinde istihdam edeceğimiz 40 kişi ile evde bakım hizmetlerimizin çap ve kapasitesini artırmaya çalışacağız.
Bunun anlamı, hiç ulaşmadığımız insan kalmasın. Kendi öz bakımlarını yapamayacak kim varsa herkese ulaşabilelim, bunların kendi öz bakım ihtiyaçlarını biz devlet olarak evlerine gidip biz sağlayalım. Başka bir örnek daha vereyim; Edirne’de yapıştım, İnşallah Batman’da da tekrarını yapacağız. Her ilçemizde aşevi kurmak. Bu da aynı şekilde bir gönül işi. Neden bir gönül işi? Çünkü aşevi hizmeti de toplumda hiç ulaşamayacağınız insan bırakmamak düşüncesine dayanıyor. Kendi yemeğini kendisi yapamayacak durumda olan insanlar var mı bu toplumda? Yaşlılığından dolayı ve engelinden dolayı evet vardır.
Bu insanları da ulaşabiliyor olmamız gerekiyor. Edirne’de bu projeyi yapmıştım, şu anda Türkiye’ni 81 vilayetine yayılacak, önümüzdeki haftalarda Türkiye’nin 81 vilayetinde aşevi hizmetlerimizi yürütmüş olacağız. Türkiye’de belediyeciliğin tarihi 150 senenin ötesine geçmez. Ama sosyal belediyeciliği ve gönül belediyeciliğini içine katan uygulamaların tarihi bizim medeniyetimiz kadar eskidir. Hz Peygamberimizin döneminden alın günümüze kadar bu uygulamaların hepsi bizim toplumumuzda dünyaya örnek teşkil edecek şekilde hep yaşanmıştır ve var olmuştur. Bunları da genellikle biz, vakıflar aracılığıyla yaptık. Pek çok belediye hizmeti de vakıflar aracılığıyla yapmış olduğumuz hizmetler şeklinde yürüttük" diye konuştu.
Konuşmanın ardından Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ‘Yerel Yönetimde Türkiye Yüzyılı ve Gönül Belediyeciliği’ konusunda Bursa’da yapmış oldukları projeler ve hizmetler hakkında katılımcılara hitap etti.
Ahmet Güneştekin Kültür Merkezinde düzenlenen konferansa; Vali Yardımcısı İbrahim Güneş, İl Emniyet Müdürü Köroğlu Kıraç, İl Özel İdare Genel Sekreteri Abdulkadir Özer, Belediye Başkan Yardımcıları, TPAO Bölge Müdürü, STK temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.