Dünyadaki güncel sanat sergilerinin izlenme oranlarının oldukça üzerinde olan ‘Gavur Mahallesi’ benzersiz bir fenomen sunuyor. Başta küresel sanat fuarları, bienaller ve müzeler olmak üzere birçok kültür ve sanat kurumunun ulaşamadığı bu istatistiksel durum, sergiye gösterilen bu yoğun ilgi, sanatın izleyiciye ulaşması bağlamında dar ve kapalı bir sistemden uzaklaşıldığını gösteriyor.
Kesintiye uğratılmış toplumsal hafızaya bakan ve hak ihlallerine yol açan önemli toplumsal olayları işleyen Güneştekin’in izleyiciyle kurduğu bu etkileşimi, belleğin uzak geçmişte değil, şimdide aldığı biçimleri yansıtan bir yaklaşım benimsediğinin de bir göstergesi. Sanat dünyasının ilgisini aynı yoğunlukta çekmeyen ve yönetimlerin sessiz kalmayı tercih ettiği sergiye ilgi, sanatseverlerin çevrim içi ortamlardaki sergi paylaşımları sayesinde daha da artıyor. İzmir’de izleyicinin mübadele ve göç konusuna gösterdiği bu yakınlık, aynı zamanda geçmişin sanat aracılığıyla gelecek nesillere bir belge olarak sunulmasının da önünü açar nitelikte.
Seçkin kültür sanat çevreleri ve yönetimler tarafından çok tartışılan ve eleştirilen sanatçının Diyarbakır’daki “Hafıza Odası” sergisi de açılışının ardından sanatseverlerden yoğun ilgi görmüştü. Serginin açık olduğu dönemde hafta içi 7-8 bin, hafta sonu 14-16 bin ziyaretçi alarak, sanatçının o güne kadar en çok ziyaret edilen sergilerinden biri oldu. Sanatçının sadece İstanbul gibi küresel sanat platformlarının önemli merkezlerinde değil, Anadolu’nun farklı şehirlerinde gerçekleşen sergilerinin de ilgili görmesi, sanata eşit erişim olanağının görünür olduğu bir tartışma zemini sağlıyor.
İzleyicinin Güneştekin’in sanatsal üretimlerine tepkisi, kültür ve sanatın kurumsal yapılarına sıkı sıkıya bağlı olan seçkinci ve dışlayıcı politikaları sarsma potansiyeli taşıyor. Bu yönüyle “Gâvur Mahallesi” kendini başlangıç noktası olarak gören tarih yazımlarını sarsan ve hafıza çalışmalarında başka bir tarih bilinci oluşturmaya yönelen önemli bir adımı oluşturuyor.