UNUTMA SENİ SEVENİ…

Yayınlama: 10.07.2024
Düzenleme: 07.07.2024 17:18
A+
A-

Akıl verdin Seni bileyim diye.

Kalp verdin Seni seveyim diye.

Hiçbir canlıya vermediğin harika bir göz verdin. Senin eserlerini göreyim ve görmeyenlere de göstereyim diye.

Kulak verdin Senin yarattıkların, Seni nasıl zikrediyor,  duyayım diye.

Aklımın yolunu, yönünü aydınlattın. Kur’an ile nurlandırdın. Seni tanıyayım, Seni bulayım diye.

Dil verdin,  her bir nimetini onunla tadayım ve Seni bileyim. Seni tanıyayım, Seni anayım diye.

Dünya yoktu bir zamanlar, Kâinat da yoktu. Hiçbir şey, hiçbir canlı da yoktu. Hatta ondan önce diye bir şey de yoktu. Çünkü zaman da yaratılmamıştı henüz.

Zamansız ve mekânsız bir tek O vardı.

Bir “Ol” emri erişti Ondan. Kâinat ortaya çıktı, var edildi yoktan. Bir müthiş patlamayla var oldu zaman ve mekân. Kimse bilmiyor nasıl oldu? Çünkü o yaratılış ânını, Ondan başka hiç kimse görmedi. Yaratandan başka hiç kimse şahit olmadı.

Bir “Ol” emriyle her şey oluverdi. “Ol” emrine bütün kâinatın verdiği cevap, hâlâ göklerde yankılanıyor.

O gün bugündür, uzayın  her tarafından dehşetli patlamaların kalıntıları dolaşıyor. Gökler, biz bir emir’le var olduk diye haykırıyor. İnansın inanmasın, herkes bu sesi beraber işitiyor.

Hayat yoktu, var edildi. Hayat, Ondan, Yaratan’dan. Hayy olan Allah’tan geldi. Zaman yoktu bir zamanlar. Yaratan var etti. Başlangıcı varsa zamanın, elbette onu bir başlatan var. Kâinat yoktu bir zamanlar. Başlangıcı varsa kâinatın, elbette onu bir Yaratan var.

Ondan öncesi yoktur. Yalnız O vardır. Olacak her şey, olmuşla beraberdir. Birdir Onun için. Onun için zaman yoktur, mekân yoktur, geçmişin ve geleceğin farkı yoktur. Dünya ve ahiretin öncelik ve sonralığı yoktur Onun için. Çünkü O zamana mahkûm değildir. Zaman Ona mahkûmdur. Her şey gibi zaman da Onun emriyle var oldu.

Onun emriyle var olanlar, hep hikmetli ve düzenli varlıklardır. Hikmetin olduğu yerde güzellik vardır. Güzelliği görecek gözler de daha sonra gelecektir. Her ayrıntı hesap edilmiştir. Çünkü kader vardır ve o kaderin sahibi vardır. Kader, Onun ilminin sadece bir nev’idir. Kader ne geçmişte ne de gelecektedir. Her şeye ezelden bakmaktadır.

Kâinattan dünyaya, dünyadan içindekilere kadar, bir ağacın başındaki yaprağa kadar, bir insanın başındaki saça kadar her şey tek tek sayılıdır bu kâinatta. Tek tek yerli yerine konur. Önce atom çekirdeklerindeki parçacıklar sayılır. Sonra moleküllerde atomlar. Bir molekül zincirinde hangi atomun yer alacağı kesin bir takdirle belirlenmiştir. En küçük bir tesadüfün izi dahi görülmez. Canlıların vücutlarındaki hücreler de öyledir. Hepsi tek tek sayılıdır ve sayıları bilinir.

Bir yaprak ancak yaprak kadar büyür. Alması gereken şekil neyse onu alır. Mandalina portakal olmaz. Kavun kabak olmaz. İki ayak yeter insana, kırk ayak olmaz. İki el kâfidir insana, ahtapotun kolları gibi dallanıp budaklanmaz ellerimiz.

Her şeye ne gerekli ise o verilmiştir. Her şeydeki her şey tek tek sayılmıştır, hesap edilmiştir. Çorbamıza ektiğimiz tuzun, hangi tanelerinin, tabağın neresine düşeceği de bellidir. Sabah işe giderken atacağımız adımlar, gün boyunca gözümüzü kaç kez kırpacağımız da sayılıdır.

Yüzümüzde, ellerimizde, ağacın gövdesinde, yedi kat göklerde, toprağın derinliklerinde, bütün gezegenlerde ne varsa her şey. Dağlarda, denizlerde, ağaçlarda, girintiler çıkıntılar da rastgele değildir. Her şeyde bir orantı, bir simetri hâkimdir. Her şeyin her şeyinde ince bir hesap hâkimdir.

Bir çiçeğin yüzüne bakın, nasıl yüzünüze baktığını ve gülümsediğini göreceksiniz. O güzel yüzlerde, yüzünüze gülümseyen bir neşeyi seçeceksiniz.

Bir çiçek, çiçek kadar büyür. Elimiz, burnumuz, kulağımız ona keza. Her şey ama her şey bizi hayrete düşürmeye adaydır bu dünyada.

Sadece bir kar tanesi bile neler anlatır bize neler.  Her bir kar tanesinin şekli ayrı, motifi ayrı, ayrı kiristallerden oluşturulmuş ve her bir kar tanesi ile Allah bir melek ile gönderir buluttan aşağıya ininceye kadar. Bir kar tanesi diğer  bir kar tanesine değmeden nazenin bir şekilde, aheste aheste yere iner. Allah’ın izni ve hikmeti ve inayetiyle.

Aman Allah’ım bu ne güzellik. O inişindeki hesap, o zerafet, o incelik, o nazenin. Kalbimiz müthiş bir sevince, bir heyecana tutulur.

Nerede kör tesadüf? Nerede sağır tabiat? Nerede sonsuz ilim ve kudret isleyen bu ince işler?

Bilmek, tanımak isteyene Seni. Her bir kar tanesi anlatır Seni. Semadan gönderdiğin misafirleri hayretle seyrediyoruz. “Sübhanallah, Maşaallah, Allahû ekber.”diyoruz.

Her bir çocuğun dilindeki sevinç nağmesi de bundan başka bir şey değil zaten. Balya balya değil tane tane indirilir.

Bu hediyeyi bize; Senden başka Rabbim, kim gönderebilir? Birbirine değmeden, üst üste bindirmeden, ağır ağır indirilir. İndirilişindeki o muhteşem sanatı, gönderilişindeki o hârika hikmeti dikkatle izleyelim ve ağır çekimde seyrederim diye.

Her yer beyaz mektuplarınla dolu. Okumasını  bilmeyen çocuklar bile, kar ve çiçek mektuplarını okuyorlar.

Sana yüzlerindeki tebessümle, sevinçle ve neşeli seslerle teşekkürlerini arz ediyorlar Rabbim.  Bizleri ne kadar çok sevdiğini gösteriyorsun her an, her yerde, her mevsim, her zaman. Kalplerden muhabbetler yükseliyor.

Kalbimiz de diyor ki:

Ey insan! Sen de unutma seni seveni! Allah’ım, Rahmetin her yeri kuşattığı gibi, karlar için seçtiğin bu beyaz renk, gönlümüze huzur veriyor. Sana olan sevgimizi ve hayranlığımızı daha da artırıyor. Dünyamız, bir gecede beyaza boyandı.

Her yerde aynı renk hâkim olduğuna göre demek ki, mülkün sahibi bir, yaratanı bir. H er şeyde görünen birlik, Bir olanı yani Seni gösteriyor. Hayretten bağırası geliyor insanın. Dağıstanlı bir adam gibi. “Boyacın, boyacın Sen neredesin?”

Allah’ım, isimlerinle ve sıfatlarınla Sen her yerdesin. Ama her şeyden münezzeh olan Zatınla, mekandan ve zamandan münezzehsen.

Her sanat eseri, sanatkârını bildirdiği gibi bu ince ve sanatlı işler de Seni bildiriyor, Seni tanıtıyor, Seni gösteriyor. Senin Rahmetinin ve sevginin işaretidir bunlar. Kalbimiz senden gelen mesajları almakta gecikmiyor.

Kalbimiz diyor ki:

Ey insan! Sen de unutma seni seveni. Eğer tesadüfen olsaydı bütün bunlar, bu kadar güzellik, bu yüzlerde bizi kendine davet eden bunca güzellik olmazdı. Bizi kendine hayran bırakmazdı. Tesadüf olsaydı eğer, hücreler her yöne aynı şekilde gider çoğalırdı. Yusyuvarlak, tostoparlak, tuhaf bir şekil alırdı. Oysa görüyoruz, gözümüzün önündeki her şey bir kalıptan çıkmış gibi düzenlidir.                  Soralım ve bilerlim ki, verdiğin nimetlerin şükrünü Eda etmiş olalım. Bir kar tanesinin, bir yaprağın modeli, bir çiçeğin kalıbı nerede?

Her şeyin bir model üzerine inşa edilip yaratıldığı besbelli. Belli bir sayıya ve miktara ulaşınca dur emri geliyor birden. Büyüme duruyor. Dön emri gelen dönüyor, uç emri gelen uçuyor, yüz emri gelen yüzüyor, açıl emri gelen açılıyor, in emri gelen yağmur oluyor ve rahmetin damla damla iniyor. Beyaz mektup oluyor.

Kar oluyor, tane tane iniyor. Bize olan rahmetinin ve sevginin işaretini taşıyor her bir çiçek ve her bir kar tanesi. Rabbim, kalbimiz senin tarafından sevildiğini bilmekle Bahtiyar oluyor. Sevinçten uçuyor. Bir insanın diğerini sevmesine benzemiyor bu sevgi.

Senin sevgin, sürekli, kesintisiz ve ebedi. Senin rahmetin gibi sevgin de eşsiz. Kalbimiz, dünyaya işittirecek bir Sadâ ile seslenmek istiyor…

Ya Rab!  Sana şükredecek bir dil verdin. Seni sevecek bir kalp verdin. Kalplerimizdeki sevgiyi de yaratan Sensin. Sevildiğimizi bilmek, şükre götürüyor bizi. Kalbimiz, Senin adını anmakla huzur buluyor, tatmin oluyor.

Kalbimiz her an diyor :

Ey insan!  O halde unutma, sen de, Seni seveni…

Eğer tesadüfen olsaydı bütün bunlar, bu kadar güzellik. Bizi kendine hayran bırakmazdı

Rabbim, kalbimiz senin tarafından sevildiğini bilmekle bahtiyar oluyor. Sevinçten uçuyor…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.