Bizler bütün silahların susmasını, bütün meselelerin diyalogla adalet çerçevesinde çözülmesini isterken, birileri aramızdaki kavganın bitmesini istemiyor ve tahrik ediyorlar.
Silahların ölüm kustuğu yerde emniyet kalmaz. Huzur olmaz, barış olmaz, adalet olmaz, zenginlik olmaz, özgürlük olmaz, İyi yönde ilerleme olmaz.
Kan olur, gözyaşı olur, dul ve yetimler olur, korku olur, fakirlik olur, ikiyüzlülük ve ispiyon olur. Çünkü korku ve ölüm salan silah hakkın, özgürlüğün, insanın sesini kısar; diyaloğun, çalışmanın, üretmenin, seyahatin önünü tıkar.
Halkımız bu acıları fazlasıyla yaşadı. Sonu gelmeyen ve ancak acı yaşatan bu ölümlerin bitmesini istiyor. Ancak bazı tuzu kurular, düne kadar ‘Barış’ sloganları atan ve belki de geçmişte şiddetten zarar görmüş bazıları, ‘ne karşılığında’ tahrikiyle, silahların bırakılmasını eleştiriyorlar.
Bunlar bu kavgada yüz binden fazla insanın katledildiğini, milyonlarca insanın mağdur ve koçber olduğunu bilmiyorlar mı? Şiddetin öncelikle bizim aramızda ayrışma ve ölümlere sebep olduğunu bilmiyor olabilirler mi?
Olan sorunları çözmek, halk arasında barış ve adaleti sağlamak devletin asli görevidir.
Ancak bölgede yaşanan savaşlar, Siyonist İsrail ve Amerika’nın mazlum Kürtleri kendi emelleri için bir aparat olarak kullanma istek ve gayretleri, Türk devletini diyalogla bir çözüme yöneltmektedir.
Devlet son yıllarda ciddi bir şekilde örgütün üzerine gitmekte ve bu işi bitirme kararlılığı göstermektedir.
Örgütün büyük kayıplar verdiği ve bırakın eski büyük eylemleri yapmayı, artık kendi kamp ve mağaralarda bile güvende olmadıklarını örgütün lider kadrosu söylemektedir.
Ayrıca Suriye’deki PYD için de tüm hazırlıklar yapılmış, büyük bir operasyon için hazır beklenilmektedir.
Yani şartlar iki tarafı da diyalog ve siyasi bir çözüme zorlamaktadır. Fakat her hâlükârda silahların terk edilmesi hepimizin faydasınadır.
Öncelikle öldürmelerin, cinayetlerin son bulması her şeyden önemli bir kazançtır. Bize düşen iki taraftan da samimiyet istemektir. Geçmişte yaşanan hatalar tekrarlanmasın. Devlet mutlaka samimi adımlar atmalı.
Örgüt de silahı bırakmakla birlikte samimi bir şekilde şiddeti terk etmelidir. Dağdaki kavga şehirlere taşınmamalı. Tek parti, tek lider, tek ideoloji…
Dayatmalarından vazgeçmelidir. Kendileri dışındakileri ağır ithamlarla suçlama ve düşman göstermeyi mutlaka terk etmelidir.
Şiddetin terk edilmesiyle öncelikle Kürtler arasında diyalog ve uzlaşma zemini sağlanacaktır. Müşterek konularda uzlaşma sağlanacak ve güçlü bir şekilde haklı taleplerini duyurabilecekler.
Artık hak ve Adalet istemek bir kesime özgü ve terörle İrtibatlandırılmayacaktır.
Şiddet ve partizanlığın ayırdığı akraba, komşu ve köylüler arasında diyalog ve hoşgörü canlanacaktır. Köyler daha bir canlanacak ve tarım genişleyecektir.
Dışarıya kaçan sermaye geri dönecek, istihdam ve üretim artacaktır.
Partizanlık ve şiddetin terk edilmesiyle iletişim, sevgi, huzur ve zenginlik artacaktır.
Şiddetin terk edilmesiyle siyasilerimiz daha özgür bir şekilde iradelerini ortaya koyabilecekler. Artık parti yöneticileri, belediye başkanları örgüt elemanlarından değil, kendi vicdan ve iradeleriyle hareket edebilecekler.
Kayyumlar son bulacak.
Sanat gelişecek. Aydın ve yazarlar daha özgür olabilecek. Sadece devletin değil, ölüm kusan silahların ve örgütün de yanlışlarını eleştirebilecek. Şiddetin terk edilmesi, siyasi çözümün önünü açacaktır. Ve eğer samimi davranılsa bunun semeresi kısa zamanda Suriye’de görülecektir.
Velhasıl kelam silah ve şiddetin terk edilmesi öncelikle, bunlardan çok acılar çeken Kürt halkının yararınadır. Bu yanlıştan dönülmesi örgütün yararınadır. İnsanlık yararınadır. Buna karşı çıkmak insani değildir. Kavga ve şiddetin son bulmasına ancak şunlar karşı çıkar:
– Cahil, ki sosyal medyada kendini göstermek isteyen kibir abideleri fazlasıyla var
– Şiddet ve ölümlerden çıkarı olanlar
– Halkı ayırmak ve kavga ettirmekle görevlendirilmiş emperyalist ve Siyonist ajan ve işbirlikçiler
Örgüt ve devletlerin halkı birbirlerine kırdırttığı Suriye gibi olmak istemiyoruz.
Silah yerine Adalet ve sevginin sesinin yükseleceği bir gelecek dileğiyle…