İnsan, genellikle kendi fikrini ölçü alarak değerlendirmelerde bulunur ve çoğu zaman yanılır.
Meselâ, meleklerin ne ile beslendiklerini, hayatlarını nasıl devam ettirdiklerini düşündüğünde, onları da sanki mide ve ciğer sahibi varlıklar gibi vehmederler. Onların nurdan yaratıldıklarını nazara almaz. Kendi ruhunun da maddi gıdaya ve havaya muhtaç olmadan varlığını sürdürdüğünü hiç düşünmez.
Aynı yanlış kıyas, kurban meselesinde de karşımıza çıkıyor. İnsan, bir idam mahkûmunun darağacına götürülmesiyle, kurbanlık bir hayvanın kesime götürülmesi arasındaki büyük farkı görmezlikten gelir.
Bediüzzaman hazretleri bu konuda şu açıklamayı yapıyor:
“Hatta kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister. Fakat, o his dahi gider. O elemden de kurtulur. (Şualar)
Hayvan, aklı olmadığı için ölümü hiç düşünmez. Dünyadan ayrılmak gibi bir problemi de yoktur. Sadece kesime yakın bir şeyler hisseder gibi olur. Her nefis ölümü tadacağına göre, hayvanlar da bu kaide dahildirler.
Kurban kesimine karşı çıkılmasının mantığını anlamak mümkün değildir. Çünkü besicilik ayrı bir sektördür ve birçok insan, geçimini bu yolla temin etmektedir. Kurbana karşı olanların besiciliğe de karşı olmaları gerekir.
Oysa bunlar besiciliğe değil de kurbana itiraz ettiklerine göre, burada esas olarak, hayvanlara acımak değil, kurban ibadetine karşı çıkmak söz konusu oluyor.
İnsanı ana rahminde, kuzuyu koyunun rahminde terbiye edip büyüten, her ikisine de lâyık oldukları organları rahmetiyle takan, onlara görme ve işitme duyguları, sindirim ve solunum sistemleri İhsan eden Allah, bu iki farklı misafirini dünyaya getirip, besleyip büyüttükten sonra, bunlardan birinin diğerine rızık olmasını dilemişse buna kim, ne hakla karşı çıkabilir?
Risale-i nurlarda geçen iki önemli hakikati naklederek konuyu noktalayalım:
“Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.”
“Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez.”
Hayvan, aklı olmadığı için ölümü hiç düşünmez. Dünyadan ayrılmak gibi bir problemi de yoktur. Sadece kesime yakın bir şeyler hisseder gibi olur.
HAZRETİ İBRAHİM’İN BIÇAĞI
Hamdolsun Rabbimiz bedenimizi yarattığı gıdalarla terbiye edip olgunlaştırdığı gibi, kalp ve ruhumuzu da böyle hatıralarla olgunlaştırıyor. Bu lütuflarla kâinata ve kendimize dair yeni manalara ulaşabiliyoruz. İşte bu güzel manalardan birini bu kurban ibadeti vaktinde paylaşabiliriz. Hz. İbrahim’in kıssasında, “Hz. İbrahim, bıçağı İsmail’in boğazına sürtüğü halde bıçağın kesmediği” aktarılıyor. Hatta Hz. İbrahim ne yaptıysa bıçak yine kesmiyor. Çünkü her şeyin hâkimi olan Allah bıçağa kesmemesini emrediyor. Daha sonra ise Hz. Cebrail’in getirdiği kurbana kesiyor.
İşte burada açık bir imanî ders de var. Belki bunu anladığımızda, kalbimiz ve hayatımız için büyük bir kazanç olacak… Evet görünüşe göre bıçak keser. Kesmek onun tabiatında olduğu için keser.
Oysa Hz. İbrahim’in hatırasında bıçak kesmiyor. Bıçağın tabiatında kesmek olduğu halde, Allah emrettiği için kesmiyor. Demek ki; bıçak değil, emir iş görüyor. İman nazarı bize görünmeyen emri gösteriyor. Asıl yaratıcı olanın, gerçek iş görenin sebepler değil, Allah olduğunu bildiriyor.
Ve anlıyoruz ki; ne bıçak keser, ne ateş yakar, ne su boğar, ne yemek doyurur… Bunları Allah yapar.
Sonuç, sebebinin tabiatından dolayı değil, Allah’ın emrinden dolayı öyle yaratılır.
İş gören ve yaratan tabiatlar değil, Allah’ın emri ve iradesidir. Allah’tan başka yaratan yoktur…
Öyleyse itaat edilmeye, övülmeye ve sevilmeye lâyık olan da Allah’tır.
Bu manidar kıssadan sonra, Allah (CC) Müslümanlara kurban kesmeyi emretmiştir. Kurban kesmek Hanefi mezhebine göre vacip, Şafii mezhebine göre ise ehemmiyetli bir sünnettir.
Her Müslüman, kurban bayramının 1. günün sabahından, 4. gününe kadar kurbanını kesebilir…
Kurbanı kesen kasaba, kesime karşı kurban eti veremez. Ancak kesim ücretini vermesi lazım.
Kurban kesildikten sonra eti üç eşit parçaya bölünüp, bir parçasını fakir ve ihtiyaç sahiplerine, bir parçasını komşu ve akrabalara dağıtır. Bir parçasını da kendisine ayırabilir.
Kurban kesimi ile alakalı Hz. Aişe (Ranhe) anlatıyor:
Bir gün bir kurban kesmiştik. Koyunun Bir budu hariç bütün etlerini dağıtmıştım.
“Ya Resulallah, kestiğimiz koyunun yalnız bir budu kaldı. Diğerlerini dağıttım” dedim. Allah Resulü de (ASM) şöyle buyurdu: “Ya Aişe, o bir buttan başka dağıttın ne varsa hepsi bize kaldı.”
Tüm okuyucularımızın Kurban bayramını enkalbi dileklerimizle tebrik ediyoruz. Bu mübarek günlerin milletimiz, vatanımız, devletimiz ve tüm Müslümanlar hakkında hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ediyoruz.
Nice bayramlara sağlıkla, huzurla, mutlulukla ve savaşsız barış içerisinde kavuşma temennisiyle…