Hayatın nokta gibi bir hücre ile başlar.
Gözden uzak, bilinmekten uzak ama Allah’ın rahmetine yakın. O rahmetle var etme iradesi, yoklukta bırakmaz seni. Anne karnında şekillendirir, halden halden büyütür.
O kadar konforludur ki orası, her şey sana göre hazırlanmıştır. Rahmeti her şeyi kuşatan Allah (CC) seni de o rahmetin bir cilvesiyle ne üşütür ne acıktırır…
Derken gözünü dünyaya açtırır. Anne karnındaki konforu arayıp ağlatıp naz yapsan da “geçti artık” denilir, “geçmeyen, tükenmeyen bir hayatın yolundasın..”
Rabbim seni anne karnındaki gibi, nefes almak kadar olsun bir zahmete sokmadan yaşatabilir elbet. Fakat dünyaya gelişindeki maksat başka. Sen sen ol, düzgün yaşa, o kuşatıcı rahmeti yine hazır bulacaksın. Allah’ın Elçisi (ASM) müjdesini veriyor…
Şimdi oyalanma zamanı değil, bir eğitim süreci mi dersin, sınanma aşaması mı? Ya da hepsi…
Hayat bu.
Bir adım daha derken “gençlik çağı”na geldin. Geriye bakıp çocukluğunun keyfemâyeşa (istediğin gibi) günlerini arasan da “geçti artık delikanlı oldun” diyecekler. Gördüklerin şaşırtmasın, gerçek hayatı unutturmasın sana.”
Ama sen bunu “delikanlılık” değil de “deli kulluluk çağı”n olarak anla. Bak duygularının en zinde, hislerinin kuvvetli, merakının şiddetli olduğu bir zamana geldin. Elbette sana, baktığında göremeyen, yediğinde tat alamayan bir ihtiyar gibi şükretmek yakışmaz. Şükrün de, kulluğun da bedenin ve duyguların gibi canlı ve şevkli olsun. Allah seni taze gonca yapmışken, solgun bir çiçeğin bitmişliğine ümitsizliğine kaptırma kendini… Bil ki, Allah’a kulluk, onu bunu yapmak değil, Allah’ın Nebi’sinin (ASM) öğrettiklerinden ne yapabiliyorsan onu yapmaktır. Yeter ki Allah için yap…
Ve bir çırpıda “olgunluk çağın”dasın. Artık hayat mürekkebinin bitimli olduğunu pek iyi anladın. Her şeye el atma niyetin ve cesaretin var. Her ne kadar gençliğin heyecanlı, gördüğüne aşık görmediğine bulaşık, dolu düzgün hallerini bırakmak istesen de “geçti artık” diyecekler. “Geçmeyen için çalış.”
Eğer hayatı biraz olsun anlamışsan bu “olgunluk çağı”nı “bol kulluk çağı” olarak anlarsın.
Şimdi tam işine bakma zamanı, kaybedecek vakit yok. Allah sana madem anlayan bir akıl, farkeden duygular verdi, bunları güzel kullan. Güzel işler yap, düşene el ver, aça lokma… Amel defterinin hayır hanesini bol bol doldur… Bu müjdeyi hatırla: Farzlarını yaptığında diğer işlerin de ibadet olarak yazılacak. Bu neye benzer biliyor musun?
İşçi olduğun bir dükkanda, görevini yaptığın zaman, dükkanın o günün bütün kârının sana verilmesine benzer. Seni çalıştıran böyle cömert bir Zât olduğuna göre, bu olgunluk zamanın, bol bol kulluk yapma zamanın olmalı… Ve yaşlılık çağı, hasret çağı. Ya geriye dönüp yitirdiklerine, ya ileriye bakıp Rahmeti sonsuz Rabbinin hazırladıklarına. Sen geriye bakıp hayıflansan da “geçti artık” diyecekler. “Bu geçenlere değil, geçmeyen, gitmeyen sonsuz hayata bak…”
İlle de geriye bakacaksan bu açıdan bak. İhtiyarlık “gereğince kulluk yapamadığını anlama” zamanın olsun. Çünkü ihtiyarlık, pişmanlığın tövbe diye yazıldığı zamandır. Kavuşmayı tatlı yapan, ayrılığın acısıymış. Sen yitirdiklerine bakma. Gözyaşlarını ona buna değil, dualarına sakla.
Artık Allah’tan başka bir dostunun olmadığını da anladığına göre, fenaya değil bekaya bak. Zaten Rabbin sana ömrün boyunca ettiği gibi, yine yardım ediyor. Farkında değil misin? Dikkatin dağılmasın diye, duyguların dünyaya karşı körleşirken, ahirete karşı kuvvetleniyor. Elini zor görüyorsun ama, elinle yaptığının sonucu Cennet mi, cehennem mi çok iyi görüyorsun. İşte bunlar hep Allah’ın takdiri iledir. Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kaderine razı ol ki, rahat edesin.
Hayat Cennete davetiyedir
Allah seni, yine annenin karnındaki gibi, nefes almak kadar olsun bir zahmete sokmadan yaşatacağı bir hayata, cennetine davet ediyor. Öyleyse o davete cân-ı gönülden icabet edelim. Hayatı cennet yolu yapalım inşallah…
Bediüzzaman’ın şu müthiş bir tespiti var.
“Dünyanın bin sene mesudana hayatı, (yani dünyada, elemsiz, kedersiz, sıkıntısız, hastalıksız, borçsuz olarak bin sene yaşarsak) Cennettin bir saatine mukabil gelmiyor. Ve o Cennet hayatının dahi bin senesi Ruiyet-i Cemalini görmeye bir saat mukabil gelmiyor.”
Rabbim bizleri Cemalini görenlerden eylesin. Didarını göstersin. Amin amin amin…