Ülkemizde eğitim sisteminin her yıl değişen dengeleri, öğrencilerin omuzlarına yüklenen ağır sorumluluklar ve sınav stresinin yanı sıra, şimdi bir de Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) için belirlenen fahiş sınav ücretleri eklenmiş durumda. 2025 yılı itibarıyla, YKS’ye girecek adaylardan talep edilen ücret 900 TL olarak açıklandı. Peki, bir sınavın maliyeti gerçekten bu kadar yüksek mi, yoksa gençlerin eğitim hakkı giderek ticari bir meta mı haline getiriliyor?
EĞİTİMDE EŞİTSİZLİĞİN YENİ ADI: YÜKSEK SINAV ÜCRETLERİ
Eğitim anayasal bir haktır. Ancak günümüz Türkiye’sinde bu hakkı elde etmek, giderek maddi bir güç gerektiriyor. YKS ücretleri her yıl artarken, özellikle dar gelirli ailelerin çocukları için bu ücret büyük bir yük haline gelmektedir. Ailesinin geçimini zar zor sağlayan, ekonomik krizle boğuşan, asgari ücretin her geçen gün eridiği bir ülkede gençlerin 900 TL gibi yüksek bir sınav ücretini karşılaması nasıl beklenebilir?
Birçok öğrenci, sınava hazırlanırken özel ders, kaynak kitap ve kurslar için zaten maddi sıkıntı çekiyor. Şimdi üzerine eklenen bu fahiş sınav ücreti, eğitimde fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirecek. Ailelerin birçoğu, tek çocuklarının bile sınav ücretini zor karşılarken, birden fazla çocuğu olan aileler için bu durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
SINAV ÜCRETİ NEDEN BU KADAR YÜKSEK?
ÖSYM, her yıl artan sınav ücretlerini genellikle baskı, lojistik ve organizasyon masraflarıyla gerekçelendiriyor. Ancak şu soruları sormak gerekir:
Sınavın kağıt ve baskı maliyeti mi bu kadar arttı?
Gözetmen ücretleri, bina kiralama bedelleri mi bu denli yükseldi?
ÖSYM gibi bir kurum, neden bütçesini düzenli ve adil bir şekilde yönetemiyor?
Unutulmamalıdır ki, bu sınavlar kar amacı güden bir şirketin sunduğu hizmetler değil, devletin anayasal eğitim hakkı çerçevesinde sunduğu bir zorunluluk olmalıdır. ÖSYM gibi bir kurumun, öğrencileri bir gelir kapısı olarak görmesi kabul edilemez.
EĞİTİM HAKKI PARAYLA SATILAMAZ!
900 TL’lik sınav ücreti, yalnızca maddi gücü olanların üniversiteye girebildiği, ekonomik durumu kötü olanların ise eğitim hakkından mahrum kaldığı bir sisteme dönüşmemelidir. Eğitimde fırsat eşitliği, ancak sınav ücretlerinin ya tamamen kaldırılması ya da devlet tarafından sübvanse edilmesiyle sağlanabilir.
Eğitim sistemimizin temel problemlerinden biri de gençlerin yalnızca sınav odaklı bir sisteme mahkum edilmesi ve bu sınavların ticari bir kazanç kapısı haline getirilmesidir. Eğer bu sınavlar gençlerin geleceğini belirliyorsa, bu sınavlara girme hakkı tüm gençlere eşit şekilde sunulmalıdır.
Bugün 900 TL veremeyen binlerce genç, belki de üniversite kapısından geri dönecek. Bunu görmezden gelmek, ülkemizin en büyük hazinesi olan gençleri kaybetmek anlamına gelir. Yetkililer, gençlerin umutlarını, hayallerini ve geleceklerini bu kadar basit bir şekilde feda etmemelidir.
ÖSYM ve ilgili yetkililer, bu fahiş ücretleri yeniden gözden geçirmeli ve dar gelirli öğrencilere yönelik bir destek mekanizması oluşturmalıdır. Eğitim hakkı, parayla satın alınamaz!