DÜNYA MI AHİRET Mİ?

Yayınlama: 27.08.2024
Düzenleme: 24.08.2024 20:07
A+
A-

İnsanlar, tefekkürde ve dünyanın hakikatini anlamada aynı seviyede değildirler. Bu konuda da insanları üç grup olarak düşünebiliriz.

Birisi, ahirete ait emirleri nazara almadan yalnız dünyayı düşünen, dünya için çalışanlardır.

Bir ayeti kerimeden şöyle buyrulmaktadır:

“Kim Âhiret kazancını isterse, Biz onun kazancını arttırırız. Dünya kazancını isteyene de ondan veririz; fakat onun âhirette bir nasibi olmaz. (Şûrâ Suresi, 20)

Diğeri, dünyaya ait işlere önem vermeyen, yalnız ahireti düşünen ve ona göre yaşayıp amel edenlerdir.

Üçüncü grup ise, hem dünya, hem de ahirete ait işlerini beraberce yürütenlerdir. Bu insanlar, dünya nimetlerinden faydalanmak için çalıştığı gibi, ahiretini de ihmal etmezler. “En bahtiyar odur ki, dünya için ahiretini unutmasın.” hakikatine uygun yaşar ve ahiret hayatına hazırlık yaparlar.

Evet onlar, “Nice erler ki, ne ticaret, ne de alışveriş kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz; onlar, kalplerin ve gözlerin kıvranacağı günden korkarlar.” (Nur Suresi, 37)

Bunlar, hem dünya nimetlerinden istifade ederler, hem de ahireti dünya için asla ihmal etmezler. Çünkü dünya ile ahiret ve içindeki nimetler insanların istifadesi için yaratılmıştır. Cenab-ı Hak, insanı dünya ve ahiret mutluluğunu elde edecek yeteneklerle yaratmıştır. Yalnız birisiyle ittifak etmek tembelliktir. Dünya ve ahirete ait işleri düşünmeyen bir insan, yaratılış  hikmetine uygun hareket etmemiş olur.

Cenab-ı Hakk’ın bütün mahlûkat üstünde en şerefli ve en Mükerrem yaratmış olduğu insan, dünya ve ahiretine ait işlerini denge ile götürendir. Aksi halde, sadece dünyaya hasr-ı nazar eden ve ahireti hiç düşünmeyen insan, hayvandan daha aşağı bir derece düşer.

ALLAH, insanın kendi faydası için çalışması ve dünyasını idare etmesi için ona kuvve-i şeheviye yani istek duyguları vermiştir. Ayrıca kendi hayatını anlayıp yükselmesi, ilerlemesi için de akli meleke  gibi nimetleri İhsan etmiştir. Rabb’inin helâl nimetlerinden faydalanıp, O’na hamd ve teşekküre devam etmek insanın en önemli bir görevidir.

İnsan, zilletten izzete, fakirlikten servete, zahmetten rahata, dalaletten hidayete ve cehaletten irfana ancak böyle istikametli bir akıl sayesinde ulaşır. Çünkü Allah’ın insanlara ihsan ettiği nimetlerin en büyüğü ve en hayırlısı akıldır. Akıl öyle bir nimettir ki, din de, Dünya da onunla anlaşılır ve onunla kazanılır. Her şeyin mahiyeti ve hakikati onunla idrak edilir ve anlaşılır.

Peygamberimizin bu ayetle ilgili olarak şöyle buyurduğu bildirilmiştir:

“Yüce Allah buyuruyor ki:

“Ey Adem oğlu! Kendini ibadetime ver ki gönlünü zenginlikle doldurayım. İhtiyacını gidereyim. Böyle yapmazsan ellerini meşguliyetle doldururum, ihtiyacını da gidermem. (Tirmizi, Sıfatü-l Kıyame: 30, İbni Mace)

Akıl öyle bir nimettir ki, din de, dünya da onunla anlaşılır ve onunla kazanılır. Her şeyin mahiyet ve hakikatı onunla idrak edilir ve anlaşılır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.