Ramazan gufran ayı, mağfiret ayı, rahmet tecellilerinin sağanak sağanak kulların üzerine yağdığı ay. Açlığı, susuzluğu kendi nefsinde hissedenlerin fakirlere, yoksullara, hasta, dul ve yetimlere daha merhametli davrandığı günler. Fani nimetlerin bir gün insanın elinden alınabileceğini de gösteren oruç ibadeti aslında bir sabır imtihanı. O yüzden Ramazan’ın bir ismi de şehr-i sabır yani, sabır ayıdır.
Ramazan’ın kelime manası ‘yanmak’.
Bu ayda oruç tutulup tövbe edenlerin günahları yanıyor. Günahlar erirken kişi ruhen de yükseliyor. Sabır ve iradesini kullanmaya alışan insan bir ahlâk güzelliğine erişiyor.
Kendi arzusu ile, sırf Allah rızası için bütün nimetlerden uzaklaşan insan, nefsi ile çetin bir mücadele içindedir. Sabır ve sebatını irade ve azmini kullanan insan elbet mükafatı da görecektir. Nitekim şair bunu şöyle anlatıyor:
“Ramazan gele açıla cennet kapısı.”
Ramazan, dini hayatın sadece ferdi olarak değil, toplum olarak da yaşandığı bir ay olduğu için tesiri bütün toplumda görülmektedir. Mukabeleler, teravihler, iftarlar, fitre ve zekât vermeler insanları birbirleri ile daha çok kaynaştırır. Oruçlu, orucunun sevabını kaybetmemek için “Ben oruçluyum” der ve münakaşa’yı terk eder. Gıybet etmez, kalp kırmaz, hak yemez. Nitekim istatiskler, Ramazan ayında suç oranlarının azaldığını göstermektedir.
*****
On bir ay daha çok madde ile uğraşan insan, Ramazan’ın gelmesi ile kendisini bir mana iklimi içinde bulur. Erdiği ruhî huzur etrafında da yansır. Onu bakışlarını daha çok düşünmeye sevk eder. Bu ayın gelmesi ile yardımlaşmalar gözle görülür şekilde artmaktadır. Herkes bir pide bile olsa oruçlu kardeşine bir şeyler ikram etmeye çabalar. İftar vakti oruçlunun sevinç zamanıdır. Bu sevinç fırsatını kaçıranlar da etrafa sinen ruhanî havadan etkilenir. Nitekim rahmetli Yahya Kemal bunu mısralarında ifade etmiş.
Şair, “Üsküdar’da Ramazan” şiirinin son mısralarında duygularını şu şekilde anlatıyor:
Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beli bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri
Yâ Rab nasıl ferahlı bu âlem nasıl temiz tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neşesiz
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür. Madem ki böyle duygularım kaldı çok şükür.
*****
İstanbul’un Der-Saadet olduğu günlerde Ramazan büyük hazırlıklarla karşılanırdı. Saraydan en fakir eve, Şeyhülislam’dan Kadı efendi’ye kadar herkes mutlu bir telaş içinde olurdu. Minarelerde mahyalar, sokak aralarında dolaşan davulcular. Ve onların okudukları değişik manilerle evlere neşe ve huzur dolardı.
Âlem bu gece Nur oldu
Kalbimize sorur doldu
Ey benim ağam, efendim
Kalkın vakt-i sahur oldu
Ramazan davulcusunun bu manisinin duyulması ile ahşap evlerin kafeslerinden ışıklar sızmaya başlar. Yer sofralarındaki kalaylı bakır sininin etrafına ev halkı dizilir. Hoşaflar, söğüşler, börek ve pilavlardan oluşan sahur yemekleri yenilirdi. Bazen bu sahur yemeğinden davulcu ve elinde feneri ile dolaşan bekçi baba da hissesini alırdı.
Yeni cami direk ister
Söylemeye yürek ister,
Benim karnım toktur ama
Arkadaşım börek ister.
Diye mani okuyan bu davulcu elbet ikramsız bırakılmazdı. Paketlenmiş sahur yemekleri kapı aralığından uzatılırdı Ramazan’ın sonuna doğru bahşişi atılırdı:
Davulum ince telli
Arkadaşım ince belli,
Bahşişimi çok isterim
Küçük hanım nazik elli
*****
Osmanlı saray geleneğinde padişahlar Kadir gecesini Ayasofya camii’nde ihya ederlerdi. Büyük alaylarla, meşalelerle fenerler ve kandillerle donatılan yollardan geçen Padişah ve Harem arabalarını halkın izledikleri kaynaklarda anlatılmaktadır.
Sarayda Ramazan’da “huzur dersleri” yapılırdı. Büyük âlimlerin iştiraki ile padişahın huzurunda sualli cevaplı yapılan bu toplantılarda ayet ve hadisler açıklanır. Tam bir ilmi havada yapılan toplantıya padişahın işareti ile son verilirdi. Dua edildikten sonra gelenler hakk-ı huzur denilen hediyelerle taltif edilirdi.
*****
Ramazan’ın 20’sinden sonra Beyazıt Yangın Kulesi’nde, Kule iftarları verilirdi. Zengin konaklarından sini sini yemekler kuleye giderdi. Gelenler ışıklandırılmış minareleri, mahyaları yüksekten seyir ederek iftar ederlerdi.
*****
Devir değişti. Ama Ramazan yine sevinçle karşılanıyor. Ruhlara huzur veriyor, dostlukları pekiştiriyor, İlâhî feyzin coşturdu bu günlerin bereketinden pek çok kişi istifadeye çalışıyor. Her ne kadar eski Ramazanlar gibi olmasa da günümüzün Ramazanları da çok bereketli, feyizli, nurlu,heyecanlı, bereketli ve istifadeli geçiyor. Pidesi, hurması, şerbeti, güllacı ve harika yemekleri ile geliyor Ramazan. İftarı, sahuru, teravihi, mukabelesi, zekâtı, fitresi, fakirlere şefkati ile geliyor Ramazan. Manevî iklimi, itikafı; kötü huylarımızı, gizli şirklerimizi, gıybeti, günahlarımızı bıraktırmak için geliyor Ramazan.
Peygamber Efendimizin (ASM) ahlakıyla ahlaklanmamız için bir fırsattır Ramazan. Hepimize nurlu, ruhumuzun manevî âlemlerde gezdiği bir ay olsun. Bırakamadığımız günahları bırakmak için gelsin Ramazan.
Hoş geldin yâ Şehr-i Ramazan…
Kabe-i Muazzamadan binler Selamlar
Dua eder, dua bekleriz.
İman Selameti ile kalınız…