Farkında mısınız genellikle kadın cinayetleri önce kadına karşı psikolojik ve fiziksel şiddet ile başlıyor…
Bununla kalmayıp kadına yönelik şiddetin üzerine bir de cinsel şiddet ekleniyor.
Ne acı!
Bunun nedenleri arasında birçok şeyi sayabiliriz.
Sıraladığımız zaman ortaya çok korkunç bir tablo çıkıyor.
Eşitliğe dayalı olmayan aile yapıları, ekonomik faktörler ve kadını eşit insan olarak kabul etmeyen cinsiyetçi toplumsal normlar…
Saymakla bitmez!
Tüm bu saydıklarım, kadınların özgüveninin sarsılmasına, onlarda ciddi korku ve endişe meydana gelmesine, toplum hayatından ve sosyal alandan uzaklaşmalarına ve fiilen eve kapatılmalarına sebep oluyor.
Çiçek gibi açan kadın bir yerden sonra soluyor ve yok oluyor…
Ne yazık ki eğitim, sosyal ve ekonomik yönden daha gelişmiş bir seviyede bulunan ülkemizde de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti suçlarının nispeten diğer ülkelere oranla daha fazla olduğunu görüyoruz.
Gücünü kendi hemcinsine yettiremeyen canavarlar, kendisinin nazaran fiziken daha güçsüz olan kadına saldırıyor.
Bir süre sonra şiddetin dozu artıyor ve cinayetle sonuçlanıyor…
Peki, bugün biz neler yapacağız hiç düşündünüz mü?
Sesimizi kesmek isteyenlere inat, “Sesinden rahatsız oluyorum yeter ki sus!” diyenlere inat daha gür bir sesle var olmaya devam edeceğiz.
Çünkü kadınım ve dünyaya haykırmak benim en büyük hakkım!
Siz hiç daha önce bir kadının cinnet geçirdiğini ya da akli dengesi yerinde olmadığı için, üç erkeği yarım saat içerisinde art arda öldürdüğünü gördünüz mü?
Hayır! Ben görmedim…
Türkiye’de son yıllarda kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet haberleri gündemi ilk sıralarında yer almaya devam ediyor ve akılalmaz bir şekilde artış içinde.
Ve ben inanıyorum ki bu toplumu çürüten şey, uygulanmayan yasalar…
Şiddetin önlenmesi ve atılacak adımlar yalnızca faillerin tedavisi ve rehabilitasyonundan oluşmamalı!
Şiddetin cezasız kalması kamuoyunda ciddi bir güvensizlik ve tedirginlik yaratıyor…
Kadın cinayetleri söz konusu olduğunda, canavar failler mahkeme salonlarında uyuşturucu madde etkisinde olduklarını, cinnet geçirdiklerini, akli dengelerini kaybettiklerini ya da psikolojik rahatsızlıklar yaşamak gibi gerekçeleri sıklıkla öne sürüyor ve bu onların en asgari düzeyde ceza almalarına sebep oluyor.
Ve maalesef caydırıcı cezalar almayarak, toplum içinde var olmaya, zarar vermeye devam ediyorlar.
Madde kullanımı tek başına şiddete açıklayan bir etken değil, psikolojik sorunları kadına şiddetin tek sorumlusu gibi göstermek doğru değil!
Uyuşturucu da elbette bu sorunun bir parçası özellikle emekçi mahallelerde uyuşturucunun gırla gittiğini görüyoruz. Uyuşturucu madde kullanımı okul koridorlarına kadar yayıldı.
Öyle bir şey ki cezasızlık öğrenilmiş çaresizlik yaratıyor…
Bana göre tehlike saçan bu kişiler sokakta bu şekilde hareket edemem bir sağlık sorunu varsa da tedavi edilmelidir.
Öyle bir durum ki; bu katilleri, canileri savunan avukatlar da bir kadın olabiliyor kimi zaman!
Ne acı…
Kadın karakola gidip şikâyetçi oluyor ama şiddet uygulayan erkek bir kapıdan girip öteki kapıdan çıkıyor. Düşünsenize adalet gerçekleşmiyor ve o kadın bir daha şikâyet etmiyor hem de adam katmerlenerek güçleniyor!
Tehdit ve tacizler devam ediyor…
Bir aile hâkimi ısrarlı takip ihlalinde hapis kararı vermiyor, o adam gidip kadını öldürdü ve sonra aile mahkemesi hâkimini emekli ettiler…
İş işten geçiyor ve yok yere bir kadın daha genç yaşında sebepsizce can veriyor…
Peki şimdi değilse ne zaman?