Rabbim hiç kar görmedim…
Deniz görmedim.
Ama resimlerini gördüm.
Şırıl şırıl akan suların yanında yaşayanlar ne kadar talihliler dedim.
Ümit ederim ki, kullandıkları ve içtikleri suyun her yudumunda adını anıyorlardır.
Ümit ederim ki, Senin adını benden daha çok anıp, hatırlıyorlardır.
Onlar için de şükrederim. Onlar da benim kardeşlerim değil mi? Onlara verdiğin nimetlerini çoğalt. Onlara verdiğin nimetlerden birini olsun, bize de, bu çöllere de nasip et. Bir yıldır rahmetini bekliyoruz.
Sana sonsuz şükredeceğiz.
Hayvanlarımız için yağmur gönder.
Kuruyan, çatlayan topraklarımız ve dudaklarımız için yağmur gönder.
Ne olur bizim çöllerimize de kar yağdır?
Ömrümde bir kerecik olsun, ben de göreyim, ben de üzerinde yürüyeyim. Nasıl bir şey karlarda yürümek merak ediyorum.
Çok istiyorum…
Çöllerde yalınayak yürüdüğüm gibi karların üzerinde de yürümeyi.
Şu simsiyah ayaklarımla, ben de o bembeyaz karlarda yürüyeyim.
Çok istiyorum bunu Allah’ım çok. Ne kadar da yakışırdı değil mi?
Dualarıma cevap gelecek, cevap vereceksin biliyorum. Vermeyecek olsan istemezdim zaten bunu da biliyorum.
Gözyaşlarım yağmur olup yağıyor sandım. Gerçekten de yağmur yağmaya başladı Allah’ım.
Sana hamd ederim, teşekkür ederim Allah’ım. Ne de çabuk cevap veriyorsun Allah’ım. İçime yağmıştı rahmet, şimdi de yağmur olup üstüme yağıyor.
Teşekkür ediyorum Allah’ım…
Teşekkür ediyorum…
BİR HATIRA ISSIZ BİR YOLDA
Küçük yaşlarımdayken akşam karanlığı çöktüğü halde yollardaydım. Issız bir yerden geçiyordum. Sağda solda ne bir ev vardı, ne de bir insan…
O sırada arkamdan hızlı adımlarla birisinin yaklaştığını duydum. Endişelendim… O korkuyla, onun elinde bir sopayla geldiğini hayal ettim.
Adımlarımı hızlandırsam da, çocuk adımlarım o kişiden hızla uzaklaşacak kadar büyük değildi.
Adam gitgide bana yaklaşıyor; o yaklaştıkça benim korkumdan büyüyordu. Hayalimde korkulu kareler üretip duruyordum… Sopayı kafama ha indirdi ha indirecek, bana şöyle vuracak, böyle yapacak.
Artık neredeyse nefesini ensemde hissediyordum. İmdaaaat diye bağıracağım gelse de bunu da yapamadım.
Derken adam hızla yaklaştı yaklaştı ve bir iki adım kala “Selamün Aleyküm” dedi, sakin bir sesle.
Öyle derinden bir oh çektim ki… Az önce beni öldürecek diye dünyanın öbür ucuna kaçmak istediğim o kişi, şimdi ihtiyaç olsa yardım isteyip arkasına sığınacağım insan olmuştu… Az önce ölümcül düşmanım olan o adam, şimdi bir kurtarıcı gibi yakınım olmuştu. Ve hızlı adımlarıyla yanımdan gelip geçti.
Bir selâm, korkuyu güvene, endişeyi sükûnete, gecemi adeta gündüze, düşmanımı dosta çevirivermişti. Issızlığın soğukluğu gitmiş, din kardeşliğinin sıcaklığı gelmişti.
Bunun için selâmı çok severim. Allah (CC) Selâm verenleri eksik etmesin. Müslümanın Müslümana olan bu duasını ilelebet devam ettirsin.
Hadis-i Şeriflerinde Peygamber Efendimiz;
“Tanımadığınız biri olsa da, ona selâm veriniz.” Selâm vermek sünnet, almak ise insana farzdır.
Selamın anlamı; “Emin olun, selametli olun, güvende olun.” demektir.