Aralarında Batman, Diyarbakır, Mardin ve Van illerinin baro başkanlarının da bulunduğu 15 ilin Baro Başkanı Hakkari’de toplandı.
Toplantıda sonuç bildirgesi kamuoyuyla paylaşıldı. Yapılan sonuç bildirgesi şöyle “31 Mart 2024 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimi ile Hakkari Belediye Başkanlığı seçimini kazanan DEM Parti adayı Mehmet Sıddık AKIŞ’ın İçişleri Bakanlığı ile görevden uzaklaştırılarak Hakkari Valisi’nin Hakkari Belediyesi’ne kayyım olarak atanması hukuk devletinin işlerliğinin temeli olan serbest seçim ile seçme ve seçilme hakkına açık bir müdahaledir. Hakkari Belediye Meclisi’nin de lağvedilmesi gibi fiili bir sonucun yaratıldığı kayyım atamasıyla belediyelerin “seçilmiş bir belediye yönetimi ve belediye meclisi tarafından yönetilmesi ilkesi askıya alınmıştır. Siyasi iktidarı kayyım atamalarından vazgeçmeye ve seçilmiş belediye başkanını göreve iade etmeye davet ediyoruz.
‘KÜRT MESELESİ, TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ MESELESİDİR’
Kürt meselesi, Türkiye’nin en önemli ve can yakıcı meselesi olarak gündemde durmaya devam etmektedir. Bu kapsamda kayyım meselesinin de Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün bir sonucu olduğu aşikardır. Meselenin şiddet ve güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceği acı bir şekilde tecrübe edilmiştir. Bu bağlamda Kürt meselesinin eşit yurttaşlık temelinde demokratik ve barışçıl çözümü için sivil toplumu, siyaset kurumunu ve diğer tüm paydaşları üzerine düşeni yapmaya davet ediyor, Bölge Baroları olarak bu çerçevede üzerimize düşen görev ve sorumluluğa hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
‘TOPLANTI VE GÖSTERİ HAKKININ FİİLEN YOK EDİLİYOR’
Son zamanlarda Diyarbakır’da yaşayan farklı kültür ve yaşam tarzına sahip yurttaşlar sözlü ve fiziki saldırılara maruz kalmaktadır. Son olarak Sur İlçesi’nde bulunan iki özel işletmeye yönelik silahlı ve ses bombalı saldırı düzenlenmiştir. Toplumsal barış için tehlike oluşturan ve birlikte yaşam kültürüne zarar verici saldırıları en güçlü biçimde kınıyor, etkin bir adli soruşturma yürütülmesini, benzeri saldırıların tekrarlanmaması için de önleyici güvenlik önlemlerinin alınmasını talep ediyoruz. Barışçıl toplantı ve gösteri hakkı üzerindeki yasaklamalar sistematik bir sorun haline gelmiş olup Türkiye’deki hukuk düzeni, hukuken var olan toplantı ve gösteri hakkının fiilen yok olduğu bir hukuk düzenine doğru hızla gitmektedir. Son olarak Batman ve Siirt Baroları tarafından Batman’ın Beşiri İlçesi’nde bulunan cezaevi kampüsü önünde yapmak istedikleri ortak açıklama kolluk güçleri tarafından Batman Valiliği’nin yasaklama kararı gerekçe gösterilerek engellenmiştir. Yasaklama ve engelleme kararını kınıyor, kamu makamlarına toplantı ve gösteri hakkı üzerindeki yasaklamalara son vermeleri çağrısında bulunuyoruz.
AVUKATLARA ŞİDDET YÜKSELİYOR
Avukatlara yönelik şiddet haberleri maalesef hız kesmeden devam ediyor. Avukatların hak arama görevini engellemek için gerçekleştirilen bu saldırıların artmasının nedeni mesleğin itibarsızlaştırılması çabası ile cezasızlık politikalarından bağımsız düşünülemez. Avukatın görevi müvekkillerinin haklarını korumak olduğundan avukata yönelik saldırı, yurttaşın hak arama özgürlüğüne ve savunma hakkına saldırıdır. Bu saldırılara karşı meslektaşlarımızla dayanışma içinde hukuksal süreçleri takip edeceğimizi bildirmek istiyoruz.
‘SURİYE VATANDAŞLARININ İNSAN ONURUNU KORUMALARI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ’
Kayseri’de Suriye vatandaşlarına yönelik yaşanan son saldırılar artan mülteci düşmanlığının bir tezahürü olup bu saldırıların önlenerek Suriye vatandaşlarının saldırı korkusu altında yaşamayacağı bir toplumsal iklimin oluşturulması şarttır. Bu kapsamda mültecilerin kaldığı geri gönderme merkezlerinden de ciddi hak ihlalleri yaşandığı bildirilmektedir. Şanlıurfa Geri Gönderme Merkezi’nde Suriye vatandaşları hakkında alınan sınır dışı kararlarına karşı yapılan itiraz sonuçları beklenmeden işkence, kötü muamele ve baskıyla gönüllü geri dönüş tutanakları imzalatılarak bu kişiler Suriye’ye gönderilmektedir. Bu merkezlerde barınan çocukların, eğitim ve sağlığa erişim hakları karşılanmamaktadır. Göç İdaresi Başkanlığı ile adli makamlara bu iddialarla ilgili etkili bir soruşturma başlatarak Suriye vatandaşlarının insan onurunu korumaları çağrısında bulunuyoruz.
CEZAEVLERİNDE SORUNLAR DEVAM EDİYOR
Cezaevlerinde gözlem kurullarından kaynaklanan sorunlar devam etmektedir. 5275 Sayılı İnfaz Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış ancak 5275 Sayılı Kanun’un 107. maddesinde “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı şartla tahliye kriterlerinden biri olarak düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi hal” kavramı bu haliyle cezaevi idare ve gözlem kurullarının keyfi kararlarına bırakılmıştır. Yetkinin sınırsız ve keyfi şekilde kullanımı neticesinde şartla tahliye hakları belirsiz süreyle engellenen mahpusların gerek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakları, gerekse insanlık dışı muamele yasağı ihlal edilmektedir. Bu çerçevede cezaevi idare ve gözlem kurullarının yetkilerinin daha açık ve netlikte düzenlenmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ve kadının evlenmekle eşinin soyadını almasına ilişkin kanun hükmünün TBMM’ye sunulan 9. Yargı Paketi’nde aynen muhafaza edilmesi Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması sonucu doğurduğundan kabul edilemez. Anayasa Mahkemesi kararlarının Anayasa’nın 153. maddesine göre TBMM’yi de bağladığı açık olduğundan TBMM’nin Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda, eşler arasındaki eşitliğin sağlanması bağlamında kadının evlilik süresince sadece kendi soyadını kullanabilmesi yönünde yasal düzenleme yapması gerekmektedir. Barolar olarak 9. Yargı Paketi’nde avukatlık mesleğinin kronikleşen sorunlarına çözümler beklemekte iken bu konuda hiçbir çalışmanın olmadığı tarafımızca gözlemlenmiştir. Söz konusu pakette; avukatlık mesleğinin tekel alanlarını daraltan ve hak arama özgürlüğüne nitelikli bir katkı sunmayan arabuluculuk sisteminde, 20 yıl kıdeme haiz avukatların sınavdan muaf tutulması yönündeki hükmün sadece avukatlık mesleğinde fiilen geçirilen süre olarak kanuna eklenmesi gerekmektedir.
‘GÜNEYDOĞU’DA BORÇLU-BORÇSUZ AYRIMI YAPILMADAN 8-10 SAAT ELEKTRİKLER KESİLİYOR’
Diyarbakır ve Mardin’de elektrik tellerinden kaynaklanan yangınlarda 15 yurttaşımızın yaşamını yitirmesinin üzerinden bir ay geçmeden bu kez İzmir’de yaşanan ve iki yurttaşımızın trajik bir biçimde ölümüyle sonuçlanan elektrik cinayeti, elektrik gibi temel kamusal hizmetlerin özelleştirilmesinin yanlış olduğunu acı bir biçimde ortaya koymuştur. Devletin yaşam hakkını koruma konusundaki pozitif yükümlülükleri kamusal hizmetlerin özelleştirilmesiyle ortadan kalkmaz. Devletin özelleştirdiği kamusal hizmetleri etkili bir biçimde denetlemesi ve yurttaşların bu hizmete sağlıklı bir biçimde erişmesi yönünde gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Ancak özelleştirilen elektrik dağıtım hizmetlerini Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerimizde yapan Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin elektrik kesintisi uygulamaları halk ve çiftçiler için dayanılmaz bir hal almıştır. Yazın 50 dereceyi bulan sıcaklıklarda, borçlu-borçsuz ayrımı yapılmadan 8-10 saat elektrikler kesilmekte, bu kesintiler sonucu halk susuz kalmakta, hijyen sorunları ortaya çıkmakta, kronik hastalar tedavi sorunları yaşamakta ve katlanılamaz sıcaklıklarla boğuşulmaktadır. Elektrik kesintileri ve denetimsiz fahiş faturalar bölge illerimizin temel geçim kaynağı olan tarımsal faaliyetlere büyük zarar vermektedir. Bu durum bölge ekonomisine de büyük bir darbedir. Bölge Baroları olarak söz konusu şirketin denetlenmesi ve halkın mağdur edilmeden uygun ve yeterli elektrik hizmeti almasının sağlanması çağrısında bulunuyoruz.”